BİLİM VE TEKNOLOJİYAPI TEKNOLOJİSİ

Sürdürülebilir Mimari ve Yeşil Yapılar

Genelmekanik, ansiklopedi


Son yıllarda sürdürülebilirlik  olgusu çok fazla alanda ve farklı alanlarda yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Sürdürülebilir ve çevre dostu ve mimari yapılaşma ise hem çevre bilinci açısından hemde daha kaliteli bir hayata sahip olabilmek açısından önemlidir. Çevre dostu olmak, yeşil olmak ve sürdürülebilir olmak günümüz mimarisinin temel amaçları haline geliyor.

– Yeşil bina sistemleri, yüksek performanslı binalar, sürdürülebilir mimari ve yeşil mimari kavramları genel olarak birbirlerinin yerine kullanılmakla birlikte, çevre dostu prensiplere uygun olarak tasarlanıp inşa edilen yapıları ifade eder. Yeşil mimari yada yeşil tasarımlar, çevre dostu inşaat ve yapı malzemeleri ve uygulamaları kullanılarak havayı, suyu ve toprağı korumaya, insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri en aza indirmeye çalışır.Yeşil binaların yapımında , kullanımında ve işletilmesinde tüketilen kaynaklar en aza indirilmeye ve kullanılan tüm bileşenlerin emisyon, kirlilik, atık düzeylerinin de en düşük seviyede olmasında çalışılır. Binalarda kullanılacak enerjinin doğal yollarla sağlanması ve atıkların geri dönüştürülmesi de önemli hususlar arasında yer alır.

– Yeşil binalar son yıllarda hem çevre ekonomistlerinin hem de karar vericilerin ilgi odağı haline geldi. Araştırmacılar ve çeşitli kuruluşlar binaların kaynak kullanımı açısından verimli, olmasının, yapıların insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerinin azaltılmasının önemini vurguluyor. Bu amaçla çeşitli ülkeler enerji verimliliğini artırmayı ve çevresel etkileri azaltmayı hedefleyen inşaat sektörü politikaları uygulamaya başladı.

– Binaların inşasının ve işletilmesinin sürdürülebilir hale getirilmesiyle, çevresel etkilerin ve kaynak kullanımının en aza indirilmesi ve inşaat sektöründeki faydanın ve yatırım getirilerinin en yüksek seviyeye çıkarılması hedefleniyor. Bunu temel iki nedeni var; ilki yapılacak yeni binaların sürdürülebilir mimari ilkelerine uygun olarak inşa edilmesi, diğeri ise mevcut binaların binaların sürdürülebilir özellikler gözetilerek yenilenmesi. Bu stratejileri hayata geçirmek için yeşil bina konseyleri kurulmakta ve binaların çevresel performansını değerlendirmek ve ne iyi uygulamaları belgelemek için çeşitli sertifika sistemleri kullanılıyor.

– Bina yapımının değerlendirilmesi için pek çok ülke kendi sürdürülebilirlik gereksinimlerini ve iklim koşullarını göz önüne alarak yeşil bina standartları ve değerlendirme araçları geliştirmişlerdir. İngiliz Araştırma Kuruluşu Çevresel Değerlendirme Yöntemi ve Enerji ve Çevre Binalarında Amerikan Liderliği ( LEED ) bu derecelendirme araçlarının önde gelenleri arasındadır. Genel olarak bu derecelendirme sistemlerinde binalar çeşitli kriterler üzerinden puantajlandırılır ve buna göre sertifikalandırılırlar. 23 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete de yayımlanan Binalar ile Yerleşmeler için Yeşil Sertifika Yönetmeliği ile belgelendirme sisteminin ülkemizdeki sınırları çizilmiştir.

– Şehirler artık dünya nüfüsunun yarısından fazlasını ve tabi ki dolayısıyla da ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmını bünyesinde barındırıyor. Bu sebepledir ki, şehirler için geliştirilecek olumlu ve sürdürülebilir uygulamalar ve planlamaların etki faktörü yüksek olacaktır. Şehirler küresel enerjisin %67 – %76  lık kısmını tükettiği göz önünde tutulursa, çevre sorunları üzerindeki etkilerinin boyut daha iyi anlaşılabilir. Bu durumun birinci dereceden mağdurları da şehirlerde yaşan insanlardır. Ayrıca bu olumsuzluklar insan sağlığını da yakından etkilemektedir. Nüfus yoğunluğun belli bölgelerde sürekli olarak artması çevre ve insan sağlığı üzerindeki çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri en aza indirmek amacıyla pek çok kurum ve kuruluş yeni politikalar üzerinde çalışmaktadır.

– İnşaat sektörü başka büyük sektörlerle kıyaslandığında en yüksek enerji tüketicisi olarak öne çıkmaktadır. İnşaat sektöründeki enerji kullanımı Avrupa Birliği Ülkelerinde ve ABD‘ de %37 İngiltere‘ de ise %39 seviyelerindedir. Yüksek enerji kullanımı, sektörün toplam sera gazı emisyonundaki payını da arttırıyor. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerdeki kentsel yapılaşmadaki enerji ve verimliliği ve tasarruf stratejileri önem kazanıyor.

– Birleşmiş Milletler Çevre Programı’ na göre binalarda küresel kaynakların üçte biri ve içilebilir suların da %12′ lik kısmı tüketiliyor. Toplam katı atıkların hacim olarak %40 ‘ ın dan da inşaat sektörü ve binalar sorumludur.

– Yeşil mimari veya yeşil tasarım, insan sağlığı ve çevre üzerindeki zararlı etkileri en aza indirmeyi hedefleyen bir yaklaşımdır. Yeşil mimar ya da tasarımcı, çevre dostu yapı malzemeleri ve inşaat pratikleri seçerek havayı, suyu ve toprağı korumaya çalışır. Binanın yapım aşamalarından ömrünü tamamlayıp yıkılmasında kadar olan zamanı kapsayacak şekilde doğanın korunmasını ilke kabul eden genelgeçer kurallara uymak gerekiyor. Verimli ısıtma ve soğutma sistemleri, enerji tasarruflu aydınlatma ve aydınlatma cihazları, su tasarrufu sağlayan uygulamalar, güneş ve rüzgâr enerjisini üst seviyede değerlendirmeye olanak sağlayan yerleşim planları ve uygulamalar, doğal, geri dönüşümlü ve zararlı olmayan malzemeler kullanılması gibi. Binanın konumu, yalıtımı, güneş ve rüzgâr gibi enerji kaynaklarından elde edilen enerjinin etkin kullanımı gibi konular, iyi planlanması gereken noktalar arasında yer alıyor.

– Binalardan kaynaklanan karbondioksit salınımının azaltılması, çevreye verilen zararın minimuma indirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin biçimde kullanılması, yağmur sularının keza etkin kullanımı, doğal ışık kaynaklarının uygulanması, enerji tasarrufu, izolasyon sistemlerinin ısıtma ve soğutma maliyetlerini azaltması, işletme masraflarının azaltılması, hafriyatın ve katı atıkların geri dönüşümü, kentsel yaşam alanlarında değer katarak buralarda yaşayan insanlara daha sağlıklı ve verimli olabilecekleri ortamların sunulması yeşil mimarinin en önemli avantajları arasındadır.

– Yeşil mimarinin önde gelen isimlerinde birisi 1977 Belçika doğumlu ekoloji mimarı Vincent Callebaut‘ tur. 2000 yılında Brüksel Victor Horta Enstitüsü’n den mezun olan Callebaut daha sonra Paris’ te staj yapmış ve orada kendi şirketini kurmuştur. Onu öne çıkaran en önemli özelliklerinden olan çevre dostu ve gelecekçi mimari yaklaşımı pek çok insanı etkiliyor ve ilham kaynağı oluyor. Callebaout tasarımlarıyla prestijli pek çok ödül de kazanmıştır. Doğaya verdiğimiz zararın farkında olan Callebaut, tasarımlarında fosil yakıtlara bağlılığı en aza indirmeyi hatta karbon negatif bir noktaya ulaşmayı hedefliyor. Bazı projeleri hayata geçirilmiş, bazılarının ise yapımı devam etmektedir. Gelecekçi yaklaşımları ve tasarımları ise gelecekte yerleşim alanlarının ve binaların nasıl olması gerektiği ile ilgili olarak bizlere ışık tutuyor. Tasarımlarında sürdürülebilir mimarinin sağladığı motivasyon göze çarpan Callebaut her gün daha da kalabalıklaşan şehirlerde bile sıfır karbon ayak izi bırakarak yaşayabilmenin yollarını arıyor.

– Robotlar, uçan arabalardan, yapay zekâdan oldukça söz edilen doğaya ilişkin gerekli adımlar atılmaz ise, bizi kötü günlerin beklediği bir gerçek. Callebaut’ un projelerinde başarmaya çalıştığı da doğadan ilham alarak mimariyi ve teknolojiyi bir arada kullanıp sürdürülebilir şehirler inşaa etmek.

– Cellabaut ve ekibi 2010 yılında Kasım ayında Tayvan’ ın Taipei şehrinde yapılması planlanan sürdürülebilir konut kulesi ihalesini DNA’ nın çift sarmal yapısından esinlenerek hazırladıkları proje ile kazandı. Başlarda 2017 yılında tamamlanması hedeflenen yapının bu yıl tamamlanması beklenmektedir. Tao Zhu Yin  Yuan isimli bu 20 katlı binanın en önemli özelliklerinden biri zeminde ve balkonlarda bulunan 23.000 ağaç sayesinde yılda 130 ton karbondioksit absorbe edilecek olması. Her bir katında 4,5 derecelik dönüş açısı olan binanın en üs katında toplam 90 derece dönmüş oluyor. Yapılan güneş, ısı ve rüzgâr analizleri de proje ekibine projeyi şekillendirirken yardımcı oldu. Proje ekibinin kurgusuna göre şehir bir ekosistem olarak düşünülürse, şehir merkezi bir orman Tao Zhu Yin Yuan da bir ağaç gibi hayal edilebilir. Proje doğal aydınlatma ve havalandırma, yağmur suyu geri dönüşümü, yalıtım sistemleri ve aynı zamanda yenilenebilir enerji üretimi kullanımı ile çevre dostu özellikler taşıyor. Solar çatı ve paneller, enerji tasarrufu için otomasyon sistemleri gibi teknolojileri de sürdürülebilir binanın içinde bulmak mümkün. Altın LEED sertifikası verilen bina Agora Garden Tower olarak ta biliniyor. Callebaut’ un bu dünyadaki nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgelerden birine biraz nefes aldıracağı aşikar.

Ahşap orkideler ise kırsalda şehre yoğun göç olgusu sonucunda artan nüfus yoğunluğunun yol açtığı kirlilik ve yaşam standartlarının düşmesi gibi etkileri azaltmak amacıyla tasarlanmış yeşil bir alışveriş merkezi projesi. binaya entegre edilmesi düşünülen temel teknolojiler arasında düşük karbon salımlı ulaşım, yeşil alt yapı, yenilenebilir enerji kaynakları, akıllı şehir teknolojileri, doğal yapı malzemeleri ve yenilikçi inşaat teknikleri sayılabilir. Ayrıca bina pasif biyoiklimlendirme ilkeleri ve yanilenebilir enerji teknolojisinin birlikte kullanılması ile %70 e kadar enerji tasarrufu sağlayarak karbon ayak izini azaltacak. İnsanları fiziksel ve sosyal olarak sağlıklı tutabilmek için çatı katının oyun ve spor alanlarından, bitkiler ve ağaçlarla donatılmış bahçelerden oluşması planlanıyor.

– İsmini su üstünde duran nilüfer yapraklarından alan Lilypad projesinin fikri biraz bilim kurgusal gibi görünse de, küresel ısınma sonucunda buz örtülerinin eridiği ve okyanus seviyesinin yükseldiği gerçek. Tahminlere göre  1°C  lik sıcaklık artışı su seviyesini 1 metre artıracak. Bu da Uruguay’ da %0,05, Mısırda %1, Hollanda‘ da %6, Bangladeş’ te %17,50 Avustralya’ daki Majuro’ da %80 e varan oranlarda toprak kaybına neden olacak. Kayıpların sonucu olarak ise yaklaşık 250.000.000 iklim mültecisi oluşacağı ön görülüyor.

Birleşmiş Milletler 2017 raporuna göre 1950′ de yaklaşık 2,6 milyar olan dünya nüfusu 2017′ de 7,5 milyara ulaştı. 2050′ de ise bu rakamın 9,8 milyara yaklaşması bekleniyor. Günümüzde bu nüfusun yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor, 2050 öngörülerine göre bu oran %66 civarında olacak. TÜİK Aralık 2017 verilerine göre de 80.810.525 olan Türkiye nüfusunun ise %92,5′ lik kısmı il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor. 

Hızlı nüfus artışı, nüfusun şehir merkezlerinde yoğunlaşması ve ekonomik faaliyetlerin de genel anlamda merkezi noktalarda olması şehirlerin çevre ve sağlık ile olan bağlantısını kuvvetlendiriyor. Yani çevreci ve sürdürülebilir geleceğin anahtarı şehirlerin elinde.

USGBC ( U.S Yeşil Bina Konseyi ) yeşil bina tasarımlarının ana öğelerini beş sınıfta topluyor :

  1. İnşaat alanının sürdürülebilirliği için tasarımda ekolojik yaklaşımlar benimsenir ve doğaya mümkün olan en az zararı vererek binanın doğayla entegrasyonunu sağlamak hedeflenir.
  2. Su kaynaklarının korunması ve yönetimi için yağmur suları yağmur suları toplanarak depolanabilir, arıtma sistemleriyle temizlenerek yaniden kullanılabilir. Ayrıca binalarda suyun tasarruflu olarak kullanılmasına yönelik çeşitli sistemler uygulanabilir.
  3. Enerji ve çevre başlığında, enerji kullanımını etkin ve tasarruflu hale getirerek harcanan enerjinin tamamının doğal enerji kaynaklarından sağlanması amaçlanır.
  4. Kapalı alan kalitesinin yüksek olması başlığında, binada yaşayanların daha konforlu olması için gerekli önlemlerin alınması ve solunan havanın kalitesi gibi konular önemlidir. Bu başlık altında gerçekleştirilecek tüm iyileştirmeler kişilerin üretkenliklerini ve sağlık durumlarını olumlu yönde etkiler.
  5. Malzemelerin ve kaynakların korunması için de konfor ve sağlık konularından ödün vermeden binaların ve diğer destekleyici sistemlerin çevreye olan olumsuz etkilerini en aza indirmek hedeflenir. Sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla doğada fazlaca bulunan, yenilenebilir, yeniden kullanılabilir ya da geri dönüştürülmüş malzemeler kullanılır. Kullanılacak malzeme miktarının da en aza indirilmesi hedeflenir. Bina ömrünü tamamlayıp yıkıldığında ise bu malzemelerin doğaya en az zarar verecek şekilde yeniden değerlendirilebiliyor olması önemlidir.

– Callebaut’ un diğer projeleri arasında yer alan Akıllı Şehir Paris, 2050 vizyon projesinde sera gazı emisyonlarını 2050′ ye kadar %75 oranında azaltmak ve kentsel ısı bölgesi olgusuyla mücadele etmek hedefleniyor. Enerji – artı teknolojisi sayesinde harcadığından fazla enerji üretebilen çeşitli bina prototipleri üzerinde Setec Batiment adlı firmanın mühendisleriyle çalışan Callebaut ve ekibi yenilenebilir, tükenmez ve ucuz enerji üretecek bina tasarımları gerçekleştirdi. Bu projede doğal havalandırma, doğal ışık kullanımına uygun pencere ve açtı tasarımları da düşünülmüş.

Lilypad projesi bu olası ekolojik krize çözüm olarak tasarlanmış. Bu projeyle 50.000 kişiye barınma olanağı sunulması ve yapının okyanus su hattı üzerinde seyahat edebilmesi planlanıyor. Enerji ve gıda gibi temel ihtiyaçları karşılamak için gerekli tüm donanımlara sahip olması tasarlanan Lilypad’ in zemin kısmı suyun altında yer alıyor. The Gate Residence projesi ile Callebauti küresel ısınmaya karşı savaşarak çevre dostu bir dünya inşaa etmek amacıyla yeşil ve sürdürülebilir mimari hakkındaki farkındalığı artırmayı planlıyor. Kahire’ de gerçekleştirilmesi planlanan proje, çevre dostu teknolojilerle donatılacak, ağaçlar ve binalar bir ekosistem oluşturacak. Doğal enerji kaynaklarının mümkğn olduğunca fazla kullanılmasının planlandığı tasarımlarda mekanik havalandırma ve yapay ışıklandırmanın da en düşük seviyede olması için gerekli çalışmalar yapılmış.

– Sonuç olarak şehir merkezinde yaşayan insan, sayısı her gün artarken şehirlerin doğaya verilen hasardaki payı da orantılı olarak yükseliyor.

– Sonuç olarak, şehir merkezlerinde yaşayan insan sayısı her geçen gün artarken şehirlerin doğaya verilen hasardaki payı da orantılı olarak yükseliyor. İnsanlık olarak daha iyi yaşanabilir bir dünyaya sahip olmak ve bunu gelecek nesillere taşımak için alınabilecek tüm tedbirleri almamız gerekiyor. Yaşadığımız yerler göz önüne alındığında, sürdürülebilir binalarda çevreye duyarlı yaşam tarzı benimsenmelidir, doğaya bırakılan karbon salınımını en düşük seviyelere çekmeliyiz. Doğal ve sürdürülebilir enerji kaynaklarından en maksimum seviyede yararlanılmalı, su ve enerjiyi tasarruflu kullanmak zorundayız. Binalarda doğal ve geri dönüştürülebilir yapı malzemeleri kullanılmalı ve atıkların geri dönüşümüne önem verilmelidir. Doğal ışık kaynakları ve doğal iklimlendirme olanaklarından faydalanmalıyız. Doğayı ve Mevcut tasarım ve teknolojilerle çok sayıda olumlu adımlar atmak mümkün. Ancak çevreye duyarlı, doğa dostu yaklaşım ve tasarımlarla ilgili araştırma ve çalışmalara ara vermeden devam etmek gerekiyor.

 

 

 

 

 

 

Kaynaklar : Bilim ve Teknik Sayı 608, Sayfa 16-17-18-19-20-21-22-23-24

Ragheb, A., El-Shimy, H., Ragheb, G.,
“Green Architecture: A Concept of Sustainability”,
Procedia – Social and Behavioral Sciences,
Cilt 216, s. 778-787, 2016.
Balaban, O., de Oliveira, J. A. P.,
“Sustainable buildings for healthier cities: assessing
the co-benefits of green building in Japan”,
Journal of Cleaner Production,
Cilt 163, s. 168-178, 2017.
Dwaikat, L. N., Ali, K. N.,
“Green buildings cost premium:
A review of empirical evidence”, Energy and Buildings,
Cilt 110, s. 396-403, 2016.
Erdede, S. B., Bektaş, S.,
“Ekolojik Açıdan Sürdürülebilir,
Taşınmaz Geliştirme ve Yeşil Bina Sertifika Sistemleri”,
Journal of Map Technologies, Cilt 6,
Sayı 1, s. 1-12, 2014.
Matisoff, D. C., Noonan, D. S., Flowers, M. E.,
“Green Buildings: Economics and Policies”,
Review of Environmental Economics and Policy,
Cilt 10, Sayı 2, s. 329-346, 2016.
https://whatscreativeluc.blogspot.com.tr/2016/04/
vincent-callebaut-father-of-archibiotics.html
http://www.worldarchitecturenews.com/
project/2016/27334/vincent-callebaut-architectures/
tao-zhu-yin-yuan-sustainable-tower-in-taipei.
html?q=callebaut
http://vincent.callebaut.org/object/160715_
asianpropertynews/asianpropertynews/publications/
user
https://www.archdaily.com/800209/vincent-callebautarchitectures-double-helix-eco-tower-takes-shapein-taiwan